Yerel Yönetimlerde Değer Üretme Zamanı…

Son yıllarda dünya genelinde şehirleşme eğiliminin gittikçe artış eğilimi gösterdiği bilinmektedir. 2000’li yılların başında 371 şehrin 1 milyonu aşkın nüfusu varken, 2018 yılında bu rakam 548’e çıkmıştır. 2030 yılında ise yaklaşık 708 şehrin 1 milyonun üzerinde nüfusa sahip olacağı öngörülmektedir. Nüfusun büyük bir çoğunluğunun şehirlerde yaşadığı gerçekliği şehirleri yeni sorunlarla yüz yüze getirirken, bu sorunlara çözüm üreten yerel yönetimcilik anlayışını ise daha büyük gereksinim haline getirmektedir. Söz konusu gereksinim Türkiye’de de varlığını gittikçe hissettirmeye başlamış ve toplumsal beklentiyi bu yönde arttırmıştır.

Bu kapsamda toplumsal açıdan artan yeni şehircilik anlayışına dayalı bir yönetim beklentisinin varlığı yerel yönetimler üzerinde büyük bir baskı yarattığı görülmektedir. Temiz bir çevre, temiz su, gıda güvenliği, gelir dağılımının adaleti, huzur içinde yaşama gereksinimi ve toplumsal güvenlik gibi temel ihtiyaçların karşılanması sürdürülebilir kalkınmanın taşıyıcı unsurları olarak yerel yönetimlere yeni perspektiflere yönelmeyi bir zorunluluk haline getirmektedir. Artık şehirleri sadece imar etmek değil, imar ederken hayatı kolaylaştıracak önlemler alarak inşa etmek önem kazanmaktadır. Söz konusu koşullar ülkemizde daha aktif, katılımcı, demokratik ve sosyal bir belediyecilik anlayışını kaçınılmaz bir gereksinim olarak ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda yerel yönetimlerin ise sosyal projelere ağırlık veren ve değer üreten bir yapıda tekrar örgütlenmesi zorunluluğu daha çok gündeme gelmektedir.

Yerel yönetimlerde günümüze kadar elde edilen birikimler ve küresel değişimler yeniliğe açık, üretime öncelik veren, dürüst, şeffaf, adil ve tarafsız bir şekilde hizmet veren bir belediyecilik anlayışı idealini ortaya koymuştur. Söz konusu idealin gerçekleşmesi ile her kesimden insanın aynı potada birleştiği, kentteki bütün aktörlerin ortak hedefler doğrultusunda tek bir istikbale yöneldiği, insanların başta güven ve huzur olmak üzere temel ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabildiği dünya kentleri inşa edilebilecektir. Bu noktada Türkiye’de yeni şehircilik anlayışında dönüm noktası ancak tüm toplumun üzerinde uzlaştığı ve katılımın tam anlamıyla sağlandığı yerel yönetimlerdeki sosyal projelerle gerçekleştirilecektir.

Spread the love

Bir yanıt yazın