İlçe veya Küçükşehirlerdeki Belediye Anonsları

Çevre Kirliliği Açısından Küçük Şehirlerdeki Belediye Anonsları Üzerine İnceleme:

Dr. Ahmet FİDAN


BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ

Türkiye’deki Büyükşehirler dışında, ilçelerde, hatta nadiren illerde bile belediye anonsları yapılmaktadır. Çoğunluğu taşra kentlerinde (ilçelerde) yapılan bu anonsların gerekliliği veya katlanılabilirliği üzerine bir araştırma yapılmamıştır sanırım.

Bu değerlendirmeyi yapmadan önce kentsel kirlilikleri bütün olarak ele almak yerine sadece ses veya gürültü kirliliği ve türleri üzerine genel bir değerlendirme yapmak gerek.

En başta, kentlerdeki ses/gürültü kirliliklerini, amaçlarına göre, kaynaklarına göre maruz kalındığı süreye göre ayırmak gerek. Şöyle ki,

1. Amaçlarına Göre Gürültüler:

1.1. Amaçsız Gürültüler

1.1.1. Doğal Amaçsız Gürültüler: Gök gürültüsü, rüzgar, deniz dalgası, çağlayan uğultusu hayvan sesleri vs.

1.1.2. İnsan Kaynaklı/Yapay Amaçsız Gürültüler: Trafik akış sesi, sanayi bölgesi makine gürültüleri, düzeli tarifeli uçak sesleri, Belediye duyuru anonsları, ezan veya çan sesleri, okul zilleri, ambulans sesleri

1.2. Amaçlı Gürültüler

Gereksiz korna sesleri, gereğindan fazla bilerek açılan müzik sesleri, açık alanda davul zurna eğlence sesleri, Sokak satıcılarının sesleri, belediyenin reklam amaçlı veya gereksiz anonsları, parti propagandaları, sokak satıcı ve tanıtım anonsları, sarhoş veya deli naraları

2. Kaynaklarına Göre Gürültüler:

2.1. Doğal Kaynaklı Gürültüler:

Gök gürültüsü, rüzgar, deniz dalgası, çağlayan uğultusu hayvan sesleri vb.

2.2. İnsan Kaynkalı Gürültüler:

Bir önceki kategorideki amaçlı veya amaçsız insan ve/veya yapay gürültülerin hepsi.

3. Maruz Kalındığı Süreye Göre Gürültüler:

3.1. Tek bir Seferlik Gürültüler: Bomba, silah sesi

3.2. Geniş aralıklı tekrar eden gürültüler: Gök gürültüleri, sokak satıcıları, ezan, çan ve belediye anonsları, havayolu bulunan kentlerdeki tarifeli uçak sesleri vb.

3.3. Sürekli veya daha sık maruz kalınan gürültüler: doğal kaynaklı hakim rüzgar veya deniz dalgası sesleri, akışkan trafik gürültüsü, sanayi bölgelerindeki çalışma gürültüsü vb.

Kabaca gürültü kirliliklerini amaçlarına, kaynaklarına, maruz kalınan süreye göre üç ana kategoride ele aldıktan sonra, 1.2 alt başlıkta ortaya konulan amaçlı gürültüleri ayrıca irdelemek gerek. Çünkü bu başlıkta dile getirilen gürültü makul sınırları aşan önemli ölçüde süiistimal edilen, özgürlük alanının dışına çıkılmış ve başkalarının özgürlük alanına taşmış gürültü çeşitleridir.

Bir kere her şeyin çoğunun zarar olduğu genel değerlendirmesi altında bir yaklaşımla başlarsak, belediye anonslarının zorunlu veya en etkin olarak gerçekleştirilmesinin telafisi olmadığı durumlarda belediye anonsları taşra bölgelerinde ilçelerde yapılması tamamıyla bir ihtiyaçtır.

Ancak, taşra küçük kentinin belediye yönetimi anons sistemini geçim kapısı veya para kazanma aracı olarak gördüğü anda çevresel anlamda gürültü olgusunun sınırları başlamış olmakta. Zira parayla yapılan anonslar isteğe bağlı anonslardır ve zorunluluk yoktur. Kamu için zorunlu olmayan anonslar kent kültürü açısından hemşehrilerin huzur hakkının çiğnenmesidir.

Bu tür abartılı belediye anonslarında o kadar abartılı durumlar olur ki, bazı belediyeler, araç çekicisi veya kurtarıcısı almak yerine yanlış yere parketmiş araçların bulunduğu yerden kaldırılması için belediye anonsu yapmakta veya (hastane içindeki anonslardaki gibi) bir kamu görevlisinin işinin başına gelmesi duyurusu yapılmaktadır. Ya da bir firmanın indirim veya ürün tanıtımı yapılmaktadır.

İşte bu gibi durumlar, küçük şehirde yaşayan insanlara yapılan bir haksızlık, işkence, hemşehri hukukuna uymayan uygulamadır.

Sonuç olarak: Kamusal yükümlülüklerin duyurulmasının dışında, kısmen ölüm veya cenaze ilanları dışında, kültürel eğitimsel etkinliklerin duyurulması dışında belediye anonsları yapılmamalıdır.

Kent kültürü genel kültürün bir çeşididir. Günümüzün kent yoğun demografik yapısında özgürlük alanlarının sınırlarını belirleyici hukuksal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu da çevre kanunu kapsamında çıkarılacak gürültü kirliliği yönetmeliğiyle mümkündür.

1926 yılından bu yana gürültü kirliliği, gürültünün önlenmesine yönelik olarak hatırı sayılır hukuksal düzenlemeler yapılmış fakat en son çıkan yönetmelik bile olgunun tanımlanmasından kategorizasyonuna kadar yeterli bir içeriğe sahip olduğunu söyleyemeyiz.

Gelişen teknolojik yapı içinde ve kentsel yoğunluğu dikkate alarak gürültü kirliliği veya gürültü önleme yönetmeliği yeniden yazılmalıdır. Bu konuda her belediyenin kendine göre yönetmelik çıkarması yerine İçişleri Bakanlığı tek tip merkezcil yönetmelik çıkararak bu yönetmeliğin içinde yerel yönetimlere gerekli inisiyatifleri bırakacak şekilde durum yeniden ele alınmalıdır. Bakanlığa bu konuda tip yönetmelik yapımı konusunda yardımcı olabileceğimizi de belirtmiş olmak isterim.

Esenlik dileklerimle.

Spread the love

Bir yanıt yazın