Çocuk Dostu Şehirler Projesi

Nüfusun büyük çoğunluğunun kentlerde toplandığı günümüz koşullarında hayat artık yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de zorlaşmaktadır. Kentlerde büyümek kimi zaman daha fazla imkânlara daha hızlı ulaşabilmeyi mümkün kılarken, çoğu zaman çocuklar için olumsuz etkilere sebep olabilmektedir. Üstelik fiziksel mekânlarda var olan çarpıklık insan ilişkilerine de yansıyınca, kentlerin gittikçe yaşanılmaz bir hale geldiği gerçekliği ile bizleri yüzleştirmektedir. Bu sebeple büyük kentlerde yaşamanın belki de en büyük yükünü maalesef çocuklar çekmektedir.

Çalışan kadınlar olarak çocuklarımızı emanet ettiğimiz kişi ve kurumların ne kadar güvenilir olduklarını düşünürken, sokaktaki bir çocuğun sesine ne zaman hasret hale geldiğimizi düşünmek hayli korkutucu bir tabloyu karşımıza çıkarmaktadır. Dışardan gelen çocuk sesleriyle nefes alan kent yaşam alanlarının artık geri de kaldığı aşikârdır. Bununla birlikte geleceğimizin teminatı olan bu genç bireylere daha sağlıklı mekânlar yaratmak boynumuzun borcudur.

Kentlerin çocuklar için daha yaşanılası mekânlar haline dönüşmesi medeniyetin de en önemli göstergesidir. Bu durumda kendimizi sorgulamamız gereken bir takım sorunlarla yüzleşmemiz gerekmektedir. Öncelikle yaşadığımız kentler çocuklar için ne derece güvenlidir? Çocukların hem fiziksel hem de duygusal beklentilerini karşılamakta mıdır? Çocuk gelişimine ne derece uyumlu mekânlardır?

Son günlerin en çok tartışılan konuları arasında bu sorunlar gelmektedir. Bununla birlikte yaşanılan olumsuzlukların ardından toplumda bu konuya ilişkin hassasiyet duygusunun sürekliliğini koruması ve artık önleyici tedbirlerin bir an önce alınması gerekmektedir. Halkın sürece dâhil edilerek toplumca planlı projelere yönelmek, bu hassas konuya ilişkin kültürün de olumlu yönde dönüşümüne zemin hazırlayacaktır.

Bu konuya yönelik olarak 1996 yılında gerçekleştirilen Habitat II. Konferansı söz konusu projelere çok iyi bir temel oluşturmaktadır. Konferans, “Çocuk Dostu Kent” konseptiyle kentleri çocuklar için daha yaşanılası mekânlar haline dönüştürmeyi hedeflemiştir. Çocuklara sokaklarda daha güvenilir bir yaşam sunmanın yollarını arayarak sokakta oyun oynayabilmelerinin, sosyalleşebilmelerinin ve kısacası temiz ve yaşanabilir mekânlara sahip olabilmelerinin imkânını sunmaya yönelmiştir. Bu misyon çerçevesinde konferans baz alınarak UNİCEF de Türkiye’de “Çocuk Dostu Şehirler Programı”nı hayata geçirmiştir.

Hem hükümet hem de diğer hükümet dışı aktörlerle yönetişim içinde yürütülen proje 2016-2020 yılları arasını kapsayarak, şu temel öncelikleri gerçekleştirmeyi hedeflemiştir:

  1. Yerel yönetimlerde plan, proje ve politika yapım sürecine çocukların da dahil edilmesi,
  2. Doğrudan ve dolaylı olarak çocukların faydalandığı programların yeterli kaynaklara sahip olması ve bu kaynakların zaman içinde artırılması,
  3. Gençlerin çocuk hakları savunucusu olmaları için güçlendirilmeleri
  4. Ülke içinde ve dışında çocuk dostu program örneklerinin yaygınlaştırılması,
  5. Belirli bölgelerde çocukların oyun hakkına erişebilmelerinin desteklenmesidir.

Bahsi geçen bu önceliklerin gerçekleştirilmesinde ise belediyelere büyük bir önem atfedilmiştir. Yerel düzeyde birçok hizmet veren belediyelerin, çocukların günlük hayatını da etkileyen bu hassas konuya eğilmeleri beklenmektedir. Çocuk haklarının, hayatın temel bir parçası haline dönüştürülmesi kuşkusuz en başta yerel düzeyde yapılacak faaliyetlere bağlıdır. Çünkü çocuklar için yaşanılabilir mekânları belediyeler oluşturmaktadır. Bu yüzden de çocukların kentsel değişimin ana öncüleri olmaları, ancak belediyelerin üstleneceği anahtar role bağlıdır.

Bu kapsamda belediyeler, çocuk dostu şehirler kurmanın geleceğin inşasıyla eşdeğer olduğunun bilinciyle faaliyetlerini sürdürmeleri gerekmektedir. Nitekim çocuklar geleceğin temsilcileridir. Onların birer birey olarak kabul edilmesi, kendi yaşadıkları kent hakkındaki istek ve beklentilerine önem verilmesi, en yüksek sağlık standartlarından yararlanma imkânına kavuşturulması, eğitim ve barınma gibi en temel gereksinimlerinin karşılanmasını, istismar ve şiddetten korunmalarının sağlanması, sokakta arkadaş edinmeleri ve oyun oynayabilmelerine yönelik mekânlar oluşturulması geleceğe dair en temel hedefler olarak belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim yaşanabilir kentler en çok çocukların hakkıdır…

Spread the love

Bir yanıt yazın